Yeni dairemin kapısı şiddetle çalınıyor ve aynı zamanda ev telefonum çalıyordu, bende bunların olmasının imkansız olduğunu içimden tekrarlıyor bunun bir rüya olduğunu düşünüyordum. Aslında Rüyamda boğaziçi köprüsünün şantiye şefi olarak çalışıyordum. Hani bir an gelir bu rüya mı yoksa gerçek mi karar veremezsiniz ya, işte böyle bir anda gözlerimi açtım ve kapıya koştum. Kapıda sarışın saçlarının bir bölümü dökülmüş ama benden çok da yaşlı görünmeyen 170 cm boylarında bir adam duruyordu.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.
Hikayemin öceki bölümü için tıklayın.
Taylan ile İlk Karşılaşma
”Neden kapıyı bu kadar geç açtın?” Sorusuna kadar karşımdakinin bir Rus olduğunu düşünüyordum. İlk karşılaşmanızda karşınızdaki insan hakkında beyninizde bir kanaat oluşur mu bilmem ama bahsettiğim karakteri gördüğünüzde itici kelimesinin aklınıza gelecek ilk kelime olduğuna eminim. Belki de şuan ki değerlendirmemde yaşadıklarımın etkisi çok fazla bu nedenle objektif değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. İlk cümlesinden sonra davet falan beklemeden içeri giren bu insan kendisini ben senin yeni patronum şeklinde tanıttı bu arada adını da lütfetti, Taylan (bu ana kadar hiç kimsenin adını kullanmadığımı fark etmişsinizdir sanırım, ama artık karakterleri oturmam gerekiyor sadece soy adlarını kendime saklayacağım).
Ben yatak kıyafetlerinden kurtulup giyindikten sonra beraber apartmandan dışarı çıktık ve bizi bekleyen sağdan direksiyonlu Japonya’dan ithal van tarzı araç ile 5 dakika yol aldıktan sonra, araçtan çıktığımızda ikinci şokumu yaşamış oldum. Geldiğim şantiye üzerinden kara yolu geçmesi planlanan ufak da olsa bir nehir geçişi olan köprü şantiyesiydi. Şu yazıdan hatırlayacağınız gibi ben Astana’ya ince işler saha mühendisi olarak gelmiştim. Kaba inşaat konusunda hatta köprü inşaatı konusunda herhangi bir deneyimim yoktu. Ama bu şantiyeye şantiye şefi olmam gerekiyordu.
Köprü İnşaatında Şantiye Şefi Olmak
Uzmanlık alanı inşaat mühendisliği olmayanları duyar gibiyim, inşaat mühendisi için bina inşaatı yada köprü inşaatı ne fark eder ki? Gerçekte bu işlerin her biri uzmanlık ve deneyim gerektirir. Özellikle böyle bir şantiyede şantiye şefi olmak ve şantiyeyi tek başına yönetme işi başlı başına bir derttir aslında. Bu konuda Taylan’a itiraz ettiğimde çok şaşırdı. Babam neden seni gönderdi ki şeklinde bir tepki verdi. Neyse daha sonra beni Astana’daki bir Türk lokantasına götürdü şuan ismini hatırlamadığım bu lokanta ileride çok hoşuma gitse de, Türkiye’den yeni gelmiş birinin damak tadına pek uygun değildi henüz. Döner yediğimi ve tadının rezalet olduğunu hatırlıyorum.
Ego Savaşı
Bu sırada Taylan kişisel sorular sormaya başladı, bana ismim ile hitap ediyordu. Bende ona ismi ile hitap ettim. Bu sırada yüzü değişti bugünlük neyse de bundan sonra Taylan Bey diyeceksin dedi. ( Türk firmalarındaki en büyük eziklik bu maalesef, karşımdaki insan kendisinin sosyal hayatta da benim üstümde bir kişilik olduğunu düşünüyordu nasıl olsa kendisi patrondu ve ben ona her zaman saygı göstermeliydim.) Benim yanıtımda aynı şekilde oldu ” Madem öyle sen de bana gezgin şantiyeci Bey diyeceksin” oldu. ( bu takma ismi oturtalım nasıl olsa tanıyan beni tanıyor ) Böylece ilk savaşımız başlamış oldu ve konuşmamız kesildi. Yemek bittikten sonra Taylan bana şantiyeden eve nasıl yürüyerek gideceğimi göstermek istedi, benim bir aracım olmayacak mı? Sorumu ”Sadece benim aracım var çünkü ben patronum her gelene araç veremeyiz şantiye şefi olsa bile. Ayrıca ev şantiye arası çok yakın ” şeklinde yanıtladı. Beraber şantiyeye uğradık projeleri yanıma almamı ve bu gece projelere çalışmamı istedi.
Şantiye Şefi Sınavı by Taylan 🙂
15 dakikalık yürüyüşten sonra evime ulaştık Taylan aynı şekilde davet beklemeden eve girerek projeleri açtı ve bana sorular sormaya başladı.
- Burada ki pas payını hesapla?
- Burada kaç m3 beton var?
- Buraya kaç tane etriye atılması gerekiyor?
- Buraya gereken inşaat çeliğinin çapı nedir?
Proje dili Rusça idi ama üstündeki semboller evrenseldi ilk başta şaşırsam da sorularını yanıtladım, ama Taylan tatmin olmadı. ”Senin öğrenmen gereken çok şey var” dedi. ”Çok çalışırsan belki ileride benim kadar iyi bir mühendis olabilirsin” dedi. (Yeni patronum benden sadece 3 sene önce mezun olmuştu ama kendisini dünyanın en başarı mühendislerinden biri olarak değerlendiriyordu.) Sınavı tamamladıktan sonra birkaç tavsiyede de bulunarak ve yarın sabah 7’de işte olmamı tembihleyerek beni evde yalnız bırakmaya karar vererek evimden ayrıldı açıkçası buna çok sevindim ama ayrılmadan önce ne olur ne olmaz kapını çalan olursa kimseye açma dedi.
Söylediklerin büyük bir bölümünü önemsemesemde son söylediği bir süre kafamı kurcaladı. Ama sonrasında unutmaya karar verdim. Yanımda getirdiğim Rusça öğrenme setini açarak çalışmaya başladım.
Kapımın Şidetle Yumruklanması.
45 dakika sonra kapım şiddetle yumruklanmaya başladı. Kapıya doğru yöneldim ve İngilizce olarak kim o dedim. Rusça sözler ve yumruklama devam etti. Daha sonra kapının arkasındaki adam Almanca polizie ve immigratsie şeklinde bağırmaya başladı. ( az çok ingilizce bilenler adamın göçmenlik polisi dediğini anlayabilirler) Astana’ya gelmeden önce Kazakistan ile ilgili Google amcaya danışırken, Kazakistan’da polisin siz kapıyı açmazsanız eve girmeye yetkisi olmadığını okumuştum. Bu bilginin doğruluğuna emin değildim ama yeni patronumun da tavsiyesini hatırlayarak kapıyı açmadım. Kapım yarım saat süreyle yumruklandıktan sonra sanırım misafirimin canı sıkıldı bu sayede ses kesilmiş oldu. Bir süre daha Rusça çalıştıktan sonra saat farkına da alışmak için uyumaya karar verdim.
Ertesi sabah dışarı korkarak çıktım, ama kapımda kimse beklemiyordu, dışarıda kalabalık ve genelde genç kızlardan oluşan bir grup şantiye yönünde ilerliyorlardı. Genç kızların hepsinin fiziği çok güzeldi ama yüzleri hoşuma gitmemişti açıkçası. Hepsinin çıkık yanakları ve çekik gözleri vardı. Benim yabancı olduğum apaçık belliydi ve yürürken çok dikkat çekiyordum. Bir kere beni gören sürekli bana bakmaya başlıyor hatta elindeki işi bırakıp gözlerini bana dikenler oluyordu
6:45’de şantiyedeydim ve güvenlik kapıdan içeri girmeme izin vermiyordu. Belki şantiye şefi olmuştum ama halen güvenliği geçemiyordum…
Yazımın devam için tıklayın.