Us Airways’in yeni bir uçuşundan merhaba, artık uçuş sürelerini bu şekilde değerlendirmeye başladım sanırım en iyisini yapıyorum. Aksi taktirde 3 saatlik uçuş çekilmiyor. Sağ olsun Us Airways uçağa herhangibir eğence sistemi kurmamış yani benim Teknik Ofis Mühendisi yazılarımı destekliyor gibiler.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. . Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz. Hikayemin bir önceki bölümün şu linke tıklayarak okuyabilirsiniz.
Teknik ofis Müdürü, 40’li yaşlarının başında gayet iyi bir insandı. Karadenizliydi kendisi ve elbette, biraz olsun karadenizin o tatlı sert havasından nasibinin almıştı ama genel olarak sakindi damarına basılmadığı sürece. Odasına girdiğimde bana hoşgeldin dedikten sonra ”sen inşaat mühendisiymişsin” dedi. Bizimde burada çelik metrajı yapacak birini ihtiyacımız var seni taşeron hakedişde değil Quantity Surveyor olarak değerlendirelim.
Böylece 2 yıl sürecek olan Aytaru macereman resmi olarak başlamış oldu.
Teknik Ofis Mühendisi Deneyimin Başlıyor.
Bu arada teknik ofis neredeyse %80’i benim gibi genç mühendislerden oluşan , çok neşeli çok güzel bir topluluktu, ama ilk günlerde bunu anlamak kolay değildi elbette. Bu arada benimle beraber aynı uçakta olan 2 arkadaşın daha teknik ofise katılması gerektiğini öğrendim, ama onlar ortalarda yoktu. 3 gün boyunca ofise gelmediler. Sonradan müdürün çabası ile bir şekilde bulunup ofise getiridiler. Anlattıklarından anladığım kadarı ile herkes benim kadar şanslı değildi.
Gelen arkadaşlardan biri inşaat mühendisiydi ama resmi olarak pozisyonu statikerdi. Bizim şirketin kamp görevlileride statikerin bir inşaat mühendisi olabileceğini düşünmedikleri yada canları öyle istediği için bu arkadaşı tekniker koğusuna yönlendirmişlerdi, ama işletme mezunu olan diğer arkadaş çok daha zor durumda kalmıştı. Onun görev tanımıda satınalmacı gibi birşey yazıyordu ( ne alakası var ise) onu direk işçi koğusuna yönlendirmişlerdi. 3 gün boyunca işçiler ile kalmak zorunda kalmıştı. Çok sinirliydi biran önce geri dönmek istiyordu, yatıştırılması baya vakit aldı..
Kamp Odaları – Teknik Ofis Mühendisi
Tekniker odaları, mühendsi odalarından nispeten daha büyük ama iki kişilik idiler. İşçi odaları ise 4 kişilik idi. İşten sonra odanıza döndüğünüzde tek başınıza vakit geçirebilmek inanın çok büyük bir nimet. İlk bakışta aman ne olacak bir oda arkadaşı ile kalabilirim eğer iyi bir insansa diye düşünebilirsiniz, ama o oda arkadaşı ile en az 6 ay herşeyi beraber yapmak inanın çok zor.
Birde beraber kaldığınız arkadaşınız sizinle aynı ofiste çalışıyorsa , dert çok büyük. Düşünün eşiniz ile o kadar uzun süre vakit geçirmiyorsunuz, ama oda arkadaşınız ile neredeyse her saniye berabersiniz. İnsan yalnız kalmak kafasını dinlemek istiyor ama bu şansı yok, kısacası gerçekten çok zor. Ama bu odayı 4 kişi paylaşmak sanırım bunların en zoru, ayrıca izin süreleri de 6 ayda birden 1 yılda bire düşüyor.
1 yıl boyunca aynı ayak kokusunu, yada aynı horlamayı çekmek bir şantiyede, birde askerlikte başınıza gelebilir sanırım. İnanın bana ikisinin çok farkı yok, biri adam öldürme sanatı hayatınız tehlikede diyebilirsiniz ama iş kazaları o kadar çok insan öldürüyorki sanırım ikinci dünya savaşından sonra en çok insanın hayatını alan şey iş kazası, dediğim gibi askerlikten pek farkı yok…
Yeni mezun ( 5-6 ay saha deneyimli ) insaat muhendisinin iyi bir Teknik Ofis Mühendisi mühendisi olabilmesi için, yöneticisinin yada şefinin ona çok şey öğretmesi gerekiyor. Buda yüneticinin çok zaman harcaması anlamına geliyor. Keşke bu açığı üniversite zamanlarımızda kapatabilseydik.
Türkiye’deki üniversite sisteminde öğrenciler elle bir binayı yada barajı yada yolu dizayn etmeyi öğreniyorlar yada öğrendiklerini sanıyorlar, fakat piyasada tasarım yapabilmek için gerekli programları ögreten okul sayısı çok az. Ben Kocaeli Üniversitesinde Autocad ve Sap2000 isimli programları kullanmayı öğrenmiştim , ama kimse bana basit ve ileri excel tekniklerini öğretmemişti. Hatta bu şekilde bir ders bile yoktu, sanırım halen yoktur.
Excel Bilgisinin Önemi
Eğer 2-3 milyon liralık bir projede inşaat mühendisi olarak çalışıyorsanız, çok iyi derecede excel bilmek zorunda değilsiniz. Alırsınız elinize hesap makinasını hesaplarsanız güzelce alt alta yazar verirsiniz hakedisinizi idareye. Ama projenin ölçeği bir milyar dolar gibi bişey ise , her parçanın hesaplanması kontratta belirtilmiştir, ve belki her çelik parçası için yeniden hesaplama yapmanız gerekir. Yani şöyle anlatmaya çalışayım, belkide aynı hesaplamayı 1 milyon kere yapmanız gerekebilir. Ama sonuçta çelik çeliktir, ve karşınızdaki tüm parçalar, ya kolon., ya kiriş yada destek elemanlarından biridir, belki 50 değişik parça vardır ve belki her birinin uzunlukları ve genişlikleri farklıdır, ve her biri farklı tablolara bakmayı gerektiririr. Eğer bu işlemleri elle ve her eleman için yapmaya kalkarsanız, proje süresi boyunca bu hesaplamaları bitiremezsiniz, Ama excel’i çok iyi derece kullanabiliyorsanız, bu program sizin için bu gerekli tablolara bakarak gerekli hesaplamaları yapar.
Hatta eğer bu excel bilgisine biraz proglamlama ve birazda database yönetimi becerisi ekleyebilirsiniz siz ve takımınız sabit bir dosyaya sadece günlük verileri girerek, hem malzeme takibini yapabilir, hem günlük tamamlanma raporlarını hazırlatıp gerekli kişilere e-mail olarak gönderebilir, hem planlama için gerekli verileri oluşturabilir. Kısacası her proje için ilk akla gelen isim olursunuz, ama benim gibi ortalama bir üniversiteden mezun olmuş ve 5-6 ay ufak tefek işlerde çalışmış birinin bu kadar işi yapabilmesi neredeyse imkansız gibiydi, ayrıca benden bunların beklendiğinden de haberim yoktu.
İlk Görevim
Ertesi gün ise birde okulunu henüz bitirmiş bir kadın kazak makina mühendisi daha işe alınmıştı, ikimizinde görevi aynıydı, teker teker tüm projeleri açarak , projelerdeki malzemelerin uzunluk ve genişlik gibi bilgilerini bir excel sayfasına doldurmak… Şimdi şöyle bakıyorumda bulunduğum yerden o zamanlara, bana neler öğretmişler o zamanki şeflerim müdürlerim ve diğer çalışma arkadaşlarım haklarını ödeyemem inanın…
Gün boyunca bilgisayar ekranından PDF uzantılı projeleri açıp özellikleri boş bir excel dosyasına doldurma işi sanırım en az 2-3 hafta sürdü. Bu iş için bana 1800 Dolar maaş veriyolardı ve yemek, kalacak yer gibi bütün masrafların karşılanıyordu. Genç bir mühendis daha ne isterki…
Beni şantiyeye yakın kamptan alıp , şehire çok daha yakın olan CCC isimli şirkettenden kiralandığı için isminide bu şirketten alan başka bir kampa yerleştirdiler. Daha önce kaldığım kamp başka projeye aitti ve maalesef o da onlara lazımdı. Bu kez ise gitmek için 45 dakika yol çekmem gerekiyordu, ama şehre sadece 10 dakika mesafedeydim.
Атырау Hayatı
Şirketin bir bölümü kamplar henüz inşaat halinde olduğu için şehirde kalıyorlardı. Şirketin kiraladığı evlerde kalan bu şanslı kesim, Akçayık isimli otelde açık büfe sabah kahvaltısı ve akşam yemeğinden faydalanıyordu ayrıca akşamları dışarı çıkabiliyorlardı. Yani özgürlüğün tadını çıkartıyorlardı. Şehirde birkaç güzel restaurant 2-3 gece klübü ve Akçayık otelin altında Guns&Roses isimli bir vardı. Eminimki şehirdeki eğlence hayatı bu saydıklarımdan daha fazlaydı ama buralar yurt dışından gelen birisinin kendisini %50 güvende hisederek gidebileceği yerlerdi. Diğer mekanlara gitmek ciddi cesaret istiyordu. 2006 yılının yazından Atyrau’da ciddi güvenlik sorunu vardı. Neredeyse hergün şantiyeden biri gasp ediliyor yada dövülüyordu. Genel olarak gece sokaklarda yürümemek , bir yere gidilecekse taksi kullanmak tavsiye ediliyordu.
Gece Hayatı
Bahsettiğim güvenlik sorununa rağmen şantiyeciler gece dışarı çıkmaktan vazgeçmiyorlardı. Kazak kızlarının Türklere olan ilgisi hertürlü tehlikeye rağmen şantiyenin neredeyse tamamının gece dışarı çıkmasını sağlıyordu…Benim kaldığım kamptan da şehre cumartesi ve pazar günleri otobüs vardı. Cumartesi gecesi otobüs saat 20:00 da ayrılıyor, 24:00 da geri dönüyordu, otobüsü kaçırırsan kampa taksi ile dönmek zorundaydınki hem maliyeti hemde riski geri dönen kişiye aitti…
Guns&Roses isimli bar gerçekten eğlenceli bir bardı. Sanırım halen öyledir, iskoç barları aratmayacak şekilde dizayn edilmişti. Ayrıca canlı müzük vardı burada. Şarkıcılar değişsede genelde 2-3 türk şarkısını canlı performansları sırasında seslendiriyorlardı ve ülkenizden uzakta bir Kazak kadının harika sesinden “Biz aşkı meleklerden çaldık” dizelerini duymak size ayrı bir haz ve mutluluk sağlıyor, ( oralara yolunuz düşerse mutlaka uğrayın bu bara.)
2-3 hafta bu şekilde devam ettikten sonra benim çalışma vizem çıktı, be şirketin charter uçağı ile Ankaraya doğru yola çıkacağımı öğrendim, tabiyki öğrenir öğrenmez aileme durumu bildirdim. Babam ( allah rahmet eylesin ) beni görmek için hemen kararını verdi, sabah erkenden yola çıkacak benim geldiğim günden bir gün önce Ankara’da olacaktı, yani o zamanı beraber geçirecektik..
Uzun bir yazı oldu, pilotumuz da turbilans falan diyerek uçağı sallamaya basladı en iyisi burada ara vermek.
Hikayemin devamını okumak için tıklayın.