Taşınma telaşı ve hastalık arasında bulduğum bu kısa boşlukta, sizlerle paylaşmak istediğim anılarımın devamını aktarmak istedim. Bloguma başladığımda yaklaşık 5 yıl öncesini anlatıyordum, ancak o dönemleri hâlâ tamamlayamadım. Şimdi ise aradan tam 8 yıl geçti! Zamanın hızla akışıyla birlikte, hafızamdan silinmeye yüz tutan detaylar olsa da, elimden geldiğince kronolojik bir sırayla ilerlemeye çalışacağım. .Bugünkü yazımın konusu Atyrau.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz. Hikayemin bir önceki bölümün şu linke tıklayarak okuyabilirsiniz.
ünde 60 Saat Çalışmak? Evet, Mümkün…
Günde 60 saat çalışmak ilk başta kulağa çılgınca gelse de, bir süre sonra alışıyor insan. 45 dakikalık servis yolculuğu sonunda kampa varıyordum. Hafta içi pek bir sosyal aktivite olmasa da, hafta sonları şehre inebiliyor — tabii dikkatli olmak şartıyla. Eğlenmek için bir Türk gencine çok fazla olanak sunuyordu Atyrau. Elbette, dikkatli olmak şartıyla.
Güncel not (2025): Bugün hâlâ birçok büyük proje Atyrau ve çevresinde sürüyor. Şantiyelerde çalışan mühendis ve formenlerin ortalama haftalık çalışma süresi hâlâ 60–72 saat arasında. Bu tempoya karşılık, yabancı mühendis maaşları genelde 2.500–6.000 USD aralığında. Bazı EPC projelerinde daha yüksek rakamlar da mümkün.
Atyrau’da Kamp Yaşamı – CCC’de Fare Sesleriyle Uyumak
Şehrin ne olanaklar sunduğunu merak ettiğinizi çok iyi biliyorum ama önce biraz kaldığım CCC kampından bahsedeyim.
CCC, dünyaca bilinen büyük bir şirket. GATE projesi kapsamında personelin bir kısmını Atyrau’daki kamp alanına yerleştirilmişti. Orada daha önce iş yapmış ve muhtemelen konut maliyetini düşürmek için bu çözümü tercih etmişlerdi.
Kampta sosyal olanaklar oldukça kısıtlıydı. Ortak yemek alanında birkaç saat televizyon izleyebiliyorduk ama kalabalıktan pek keyif alamıyorduk. Özellikle işçilere ayrılan büyük salonda 400 kişi aynı anda konuşunca, izlenilen programdan çok ortamın kaosu akılda kalıyordu.
Mühendislere ayrılan bölüm biraz daha sakindi. 15–20 kişilik bir gruptuk ve en azından sessiz bir ortamda kafa dinleyebiliyorduk. Kamp yapısı ilginçti: İki treyler üst üste koyulmuş ve 12 tanesi birleştirilmiş gibiydi. Konforlu bir şey hayal etmeyin; elimde fotoğrafı bile yok maalesef.
Kampın bonusu: farelerdi. Gece yatarken tıkırtıları duyuyordunuz. Odada sadece bir yatak, masa ve sandalye vardı. İnternet ise vardı ama Google ana sayfasını açmak bile bir sabır testiydi. Yine de Astana’daki ilk deneyimime göre bu kamp benim için konfor sayılırdı. En azından yemekler biraz daha yenebilir seviyedeydi ve artık arkadaşlarım vardı.
2025 Güncellemesi: Hâlâ birçok firma kamp tipi konaklama sunuyor. Eğer şirket sağlamıyorsa, şehir merkezinde iyi bir dairenin ortalama kirası 350–400 USD civarında. Airbnb ya da özel yurt tarzı çözümler de var ama onlar da 300 USD’nin altına pek düşmüyor. Şirket lojmanı yoksa ciddi bir maliyet kalemi haline geliyor.
Atyrau Şehri: Oteller, Barlar ve Gece Hayatı
Gelelim herkesin merak ettiği kısma: Atyrau şehri ne sunuyor?
İlk gittiğimde şehrin en lüks oteli bir Türk tarafından işletiliyordu. Hâlâ durum böyle midir, emin değilim ama o dönem için iyi bir alternatife sahipti.
Atyrau gece hayatına dair videoyu buradan izleyebilirsiniz
Çok ihtişamlıymış gibi görünmüyor değil mi? ( Adamların istemeden de olsa reklamını yapmış olduk ama güzel bir video ) Otelde “Guns & Roses” isimli bir bar vardı. Atyrau gibi küçük ve sınırlı olanaklara sahip bir şehirde bu kadar kaliteli bir mekân görmek şaşırtıcıydı. Şirket çalışanlarının büyük çoğunluğu burada sosyalleşiyordu. Hem yemekler hem ortam gerçekten başarılıydı.
Güncel not (2025): Guns & Roses gibi barlar hâlâ aktif, fakat son yıllarda “Barma”, “Barmaglot” ve “Millenium” gibi yerler daha popüler. Şehirde kaliteli içki servisi yapan çok az mekân var, bu yüzden özellikle yabancı çalışanlar bu birkaç noktaya yoğunlaşmış durumda. Cuma-cumartesi akşamları rezervasyonsuz yer bulmak zor.
Bir diğer alternatif, pizza ve Meksika yemekleri sunan bir restorandı (adını hatırlamıyorum). Ve tabii ki “Mayak” isimli gece kulübü. Bu saydıklarım dışında pek fazla seçenek yoktu ama o dönem için yeterliydi.
Dans, eğlence, içki… O zamanlar kumar bile serbestti. Seçenek bol gibi görünse de aslında bunlarla sınırlıydı. Eğer kayak, doğa yürüyüşü ya da alternatif hobileriniz yoksa yapacak pek bir şey kalmıyordu.
2025 Bilgisi: Gece hayatı belirli otellerde ve barlarda yoğunlaşıyor. Genç Kazak nüfusu daha çok Instagram kafelerinde vakit geçirirken, expat’ler ve mühendisler Barma, Barmaglot ve Millenium gibi mekânlara yöneliyor. Mayak, nostaljik bir yer hâline geldi ama hâlâ açık.
Ama unutmayın, bu yazıyı okuyup Atyrau’ya turist olarak gitmeye kalkmayın, hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu şehir, çalışanlar için var. Turist için değil.
Eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, demek ki yazmaya devam etmem gerekiyor. Atyrau’da geçirdiğim zaman, hem kişisel gelişimim hem de iş tecrübem açısından önemli bir dönemdi. Önümüzdeki yazılarda daha fazla detay ve hikâye paylaşacağım.
Yorumlarınızı bekliyorum! Bu tarz içeriklerin devam etmesini istiyorsanız aşağıya bir yorum bırakmanız yeterli.
Pingback: Şantiye Kampı - Gezgin Şantiyeci- Yurt Dışında Şantiye Kampı Hayatı