Astana’ya iki gün içinde gideceğimi öğrendikten sonra vaktimi mümkün olduğu kadar ailem ile geçirmeye çalışım ama valiz hazırlama telaşı ve soğuk iklim için gerekli alışverişler yeterince zaman aldı, iki gün sonunda işverenimi aradım. İşveren, Kazakistan Yolculuğu için biletimin alındığını ama İstanbul’a kadar kendi imkanlarım ile gitmem gerektiğini söyledi, bu duruma şaşırsam da pek önemsemedim.THY bilet satış ofisine giderek İzmir-İstanbul uçuşuna bilet almak istediğimi ayrıca uçuşumun Astana’ya devamı olacağını iki uçuşu birleştirmek istediğimi söyledim. THY satış temsilcisi ise adıma kayıtlı bir bilet bulunmadığını söyledi, işvereni arayarak durumu sorduğumda bilet almak için henüz vakit bulamadığını fakat biletimi yarın alacağını söyledi.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.
Bu işe kabul edilmemi ve mülakat deneyimimi okumak için tıklayın.
Sonunda Kazakistan Yolculuğu İçin Biletim Alınıyor.
İki hafta devam eden telefon trafiği ve Thy satış temsilcisinin benzer yanıtları sonrasında işverenimin benim yerime başkasını göndermeyi planladığı ve beni oyaladığını düşündüğüm sırada, ertesi gün sabah 11’de Atatürk hava limanından Astana’ya uçacağımı bildiren telefon konuşması sayesinde rahat bir nefes aldım. Bilet durumu THY tarafından da onaylandıktan sonra bende İzmir İstanbul biletimi alarak durumu aileme haber verdim. Artık Kazakistan Yolculuğu başlıyordu.
15 Mart 2006 sabahı İzmir Adnan Menderes Hava limanında bagaj işlemleri tamamladıktan sonra annem ve babamın belli etmemeye çalıştığı göz yaşlarını silerek vedalaşırken birazdan başlayacak olan bu yolculuğun hayatımı tamamen değiştireceğinden haberim yoktu henüz.
İlk Yurt Dışı Seyehatim
İzmir İstanbul uçuşunu sorunsuz tamamladıktan sonra, İstanbul Atatürk Hava limanı dış hatlar terminalinde pasaport kontrolünden geçtiğimde Astana uçuşuna yaklaşık 2 saat kalmıştı, Duty free mağzalarını gezdim ve yorulduğumu hissettiğimde food cort tarafındaki banklardan birine oturdum, biraz dinlendikten sonra cebimdeki Türk Liralarını Dolara çevirmek geldi aklıma, ve dış hatlar terminalindeki döviz bürosuna yöneldim. Kalan paramla dolar aldıktan sonra uçağa binmek için çıkış kapısını aramaya başladım.
Kötü Süpriz
Çıkış kapısına geldiğimde pasaportumun ve biniş katımın yanımda olmadığını fark ettim. Kan beynime sıçradı deyimin anlamını o an kavradım işte. Yaşadığım korku ve telaşı tahmin edemezsiniz. Bir yandan o ana kadar geçtiğim tüm yollara bakıyor, diğer yandan yolda gördüğüm tüm görevlilere böyle bir durumda ne yapamam gerektiğini soruyor, bir yandan da bu durumu yeni işverene nasıl açıklayacağımı düşünüyordum. Yürüdüğüm tüm yolları kontrol ederek ayrıca döviz bürosunu da durumu anlatıp onları da telaşa düşürerek sonunda oturduğum bankta pasaportumu ve biniş kartımı buldum. O an ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsiniz sanırım. Tekrar çıkış kapısına yöneldim ve eksiksiz olarak uçağa binmeyi başardım.
Uçaktaki yolcuların büyük bir bölümü erkeklerden oluşuyordu. Daha sonra sohbet imkanı bulduğum yanımdaki yolcu Türkiye’nin tanınmış bir firması için Astana’da çalışmaya giden işçi grubu olduklarını söyledi uçaktaki yolcuların büyük bir bölümünün. Daha sonra bu gruptan bazı yolcular tuvalette sigara içtiler ve hosteslerle tartıştılar.
Astana Hava limanına indiğimizde pasaport kontrolünün hemen öncesinde maceramın ilk zorluğu ile yüzleştim. Yazımın devamı için tıklayın.