Suyu içtikten sonra aslında biraz kendime geldim. Amerika Birleşik Devletlerindeydim, pasaport kontrol sırasında bana evine hoşgeldin diyorlardı. JFK havaalındaydım ama anlam veremiyordum duruma açıkçası.İlk şoku atlattıktan sonra, aklıma otelim geldi. Bir şekilde Manhattan ‘a yani otelime gitmem gerekiyordu, ama taksiye çok yüksek bir miktarda para vermek istemiyordum.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz. Yazımın bundan önceki bölümünü okumak için tıklayınız!
Bu sırada gözüme bir sim kart satıcısı ilişti. Adam havaalanında prepaid ( hazırkart gibi bişey ) sim kartlar satıyordu aslında duruma çok sevindim iner inmez internete bağlanabilecektim gidip hemen sim kart satın aldım, ama istediğim gibi olmadı ınternete bağlanmak için AT&T mağzasına gitmem gerekti. Bunu çözmek 1 günümü aldı.
Sim kartı aldıktan sonra SuperShutlle diye birşey gördüm satıcının yanına gidip ”bununla Manhattan ‘a gidebilit miyim ” diye sordum ama adamın ne dediğine dair hiç bir fikrim yoktu. İlk defa zenci birinin aksanı ile karşılaşmıştım ve benim şuana kadar öğrendiğim ingilizceye benzemiyordu.
Manhattan Yolcusu Kalmasın.
Kısa bir süre sonra anlaşamayacağımızı anladım ve otel rezervasyonumu gösterdim, orada bir Manhattan adresi vardı adam ”ok, ok” dedikten sonra ”18 dollar” dedi ( tabi anlamadım elindeki kağıda yazdı ) ok dedim, bileti aldım, otobüsü beklemeye başladım sonrasında kısa bir süre sonra Manhattan ‘a doğru seyehat ediyordum, heyecanlıydım sorular sormak istiyordum, yanımda 50 li yaşlarda bir bayan oturuyordu. Ona gideceğim adresi sordum.
Kadın şaşırtıcı derecede sıcak kanlı biriydi. bana yol boyunca geçtiğim bölgeleri tanıttı, sonra grand central da indiğimizde şoföre bahşiş vermem gerektiğini söyledi, ( evet herşey için herkese bahşiş vermek zorundasınız Amerika’da) garip gelse de denileni yaptım sonra bana grand central terminalini gösterdi. Etkileyiciydi içerisi benle beraber bir süre orada kaldıktan sonra , Manhattan’da aderes bulmak için genelde duyacağım block kavramını öğertti. Avenuler boyunca ilerlerken her sokağın arasındaki boşluğun yarım blok olduğunu sokaklar boyunca ilerlerken de her iki avenu arasındaki boşluğun bir blok olduğunu öğretti. (bir blok yaklaşık 500 metre kadar bir uzunluk ) Sonrasında 3 blok güneye ve 2 blok batıya gitmem gerektiğini söyledi, ben tabi yönleri anlayamadığım için yönleri de bana gösterdi sonrasında vedalaştık, ve Mahattan’da tek başıma kaldım.
Times Meydanı
Çok yorgundum , etrafımda koca koca binalar vardı etkilyeci idi ama benim artık enerjim tükeniyordu. Gidip uyumak istiyordum, elimde valizle yürümeye başladım. Her köşe başında helal yazıyordu , sürekli araplar ve hindistanlılar ile karşılaştıyordum, garip geldi ama çok da umursamadım. Biran önce uyumak istiyordum, sonunda otele ulaştım, resepsiyondaki zenci kadın ile anlaşmakta zorlandım ama kadın düzgün bir ingilizce konuşuyordu. Sonunda odamın anahtarını aldım 2. kata çıkıp odama girdim, türkiyede alışık olduğumuz gibi odamı bana kimse göstermedi valizimi de kimse taşımadı…Neyse sonunda yatağa kavuştum ve hemen sonrasında uyuyordum 🙂 Sabahın 2 sinde uyandım. Çok acıkmıştım, sonuçta Manhhattan ‘da idim, uyumayan bir şehirdeydim, yiyecek bişeyler bulabilirim ümidi ile dışarı çıktım, oda servisini neden mi aramadım, çünkü oda servisi yoktu otelde.
2 blok yürüdükten sonra Times Square e geldim, ve şaşırdım açıkçası, sabahın 2 sinde times meydanı gündüz gibi ışıklandırılmıştı. Her köşede turistler vardı ve inanılmaz kalabikti. Bakakaldım açıkçası, ışıkları büyüleyiciydi fakat bir meydan için ufacık biyerdi. Hollywood filmerinin beni kötü kandırdığını anladım o an. Bir süre daha ağzım açık etrafıma bakındıktan sonra açlığımı hatırladım ve MacDonald’s ın yolunu tuttum. Manzara garipti, içeride bir sürü afroamerikalı vardı.
Sıramı bekledikten sonra big mac’e kavuştum , ve big maç’ten nefret ettim. Hayatımda hiç o kadar kötü bişey yememiştim. Bunu yedikten sonra otele dönmeye karar verdim sonuçta yarın Manhattan ‘ı gezecektim uykumu almalıydım ama aynı yoldan gitmemeye karar verdim. Bir arka sokoğa saptım ve Batman’in batman olduğu sahne ile karşılaştım. Yani ailesinin öldürüldüğü sahne ile, tamam ortada katil yoktu ama sokakta çöpler dışında kimse yoktu ve birden 4 kişi belirdi. Hepsi aşırı haraketler yapan kocaman siyahi insanlardı, buraya kadarmış dedim ama adamlar geçip gittiler bende mükün olan en hızlı şekilde otelime dönüp uyumaya devam ettim.
Diyorum ve bir sonraki yazıda devam ediyorum.