Size bu yazımda Yeni Bir Başlangıç olan Amerika’ya ilk adımımdan ve o an hissettiklerinden bahsetmek istiyorum. Aynı zamanda Manhattan fotoğrafları ile süslüyorum yazımı.
Bu yazıya geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi unutmayın. Bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.
Yeni Bir Başlangıç İçin İlk Adım: Kovulmak!
2010 yılının Ağustos ayıydı o an ki işimden kovulduğumda. Kısaca şöyle oldu kovulma hikayesi, Rusya’da çalıştığım proje bitti bu nedenle Türkiye’ye geri döndüm. İş arıyordum diyemem ama daha çok tatil yapmak istiyordum. Kariyer.net’de bir ilan gördüm. ”Kıbrıs’ta inşaat mühendisi aranıyor” okuduğumda gözlerime inanamadım. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz misali tatil isteğimi gerçekleştirirken aynı anda da çalışıp para kazanm şansım vardı.( elbette kazın ayağı öyle değilmiş, ama umut işte). Bu ilana başvurdum o sırada kız arkadaşımla Antalyaya gidiyordum. ( ilk iphonumu almıştım ve o sayede sanırım Fethiye’de bir yerde kahvaltı yapıyordum. 2 saate kalmadan geri aradı beni bu şirket ve çok kısa sürede anlaştık.
Çok Kısa Süren Kıbrıs Macerası
Tatilimi bitirdikten sonra, beni işe alan Ankara merkezli firmanın merkez ofisine gittim ve ilk şoku orada yaşadım. Bir patron şirketi ile karşılaştım. Deneyimli bir abimiz (60 yaşlarında ) kızı ile damadını da işe almış beraber şirketçilik oynuyorlardı. Ama şirketten daha çok yeni kurulan bir parti ile ilgileniyorlardı. Bu abimiz benle birde mülakat yaptı. Ne kadar bilgisayar bildiğimi sordu. Bende bilgisayar derken dedim. Önündeki bigisayarı gösterdi. Dedim biliyorum o bilgisayar. O halde mükemmel bilgisayar biliyorsun yazdı ajandasına.
Bu abimizin bide oteli vardı beni bir kaç saat orada misafir etti sağ olsun. Otel çok güzeldi , birkaç saat uyuduktan sonra Kıbrısa uçuşum için beni havaalanına bıraktılar.
Kısa bir uçuş sonrası Kıbrıs’a indim. Kıbrıs’ta attığım ilk adımlar Yeni Bir Başlangıç değildi belki ama güzel bir anı olabilirdi ilerde düşünceleri içerisindeyken, şantiye de çalışan bir kalfa karşıladı beni aynı zamanda şöförlükte yapıyormuş. Güzelyurt’ta şirket tarafından tutulmuş olan bir villaya götürdüler. Ortam şu şekilde pek bir işten anlayamayan tembel bir arkadaş kendini bu şirkete proje müdürü olarak yutturmuş. Yanına da saha işlerinden anlayan 5-6 yıl deneyimli bir mühendis bulmuşlar birde gruba ben eklenmiş oldum.
İşten Anlıyormuş Gibi Yapan Proje Müdürü…
Alt yapı işi yapıyormuş gibi yapıyorduk ama Proje Müdürü gündüz odasında bilgisayar oyunu oynuyor, akşam pavyonda geziyor, bir hayat kadınının devamlı müşterisi olmuş bütün sermayeyi bu hayat kadınına yüklüyor. Ne işten anladığı var ne müşavir firma ile tartışabilecek kadar ingilizce biliyor, saçma sapan bir şahsiyet. Bana da ufak aklınca üstünlük kurmaya çalışıyor. Ama elbette ben ne Taylanlar görmüşüm bilirsiniz macereları. Taylan’ı tanımayanlar için linki tıklayın!.
Bu aklıevel proje müdürü bana üstünlük sağlamaya çalıştıysada, hem verdikleri üç kuruş maaşı umrumda olmadığı içinde, hemde maaşın üç kuruş olmasına rağmen onu bile zamanında ödeyemedikleri iş için diş geçiremedi. Sonrasında diş geçirebileceği birini o projeye getirerek beni kovdu.
Yeni Bir Başlangıç
Bende sevinerek İstanbul’a döndüm, bu işten çıkartma benim için mükemmel bir gelişme olmuştu, çünkü 1 sene öncesinde green card kazanmıştım ve Amerika’ya gitmem gerekiyordu ama iş ayak bağıydı, İstanbul’da bir süre vakit geçirdikten ve Amerika seyehatinde sonra gideceğim işi ayarladıktan sonra ( Moğalistan’a gidiyorudum. Bir başka hikaye ama başka blogta ) biletimi aldım ve zamansızca kuradan çıkan green cardimi kullanmaya karar verdim. Türk Hava Yollarının İstanbul New York uçuşuna bir gün sonra biletim vardı, ama küçük problemlerim de vardı.
New York’a gidiyordum, New York benim için daha önce filmlerde gördüğüm bir şehirdi. Orada kimseyi tanımıyordum, hayat nasıl işliyor bilmiyordum. Kalacak yerim yoktu, gidecek yerim yoktu. Elimde bir adet bilet ve bir sarı zarf vardı. ( Sarı zarf , green card mülakatından sonra size verilen asla açmamanız gereken ve sizin yeni hayatınızı temsil eden belgeler bütününden oluşuyor).
İlk defa yurt dışına çıkmıyordum. Daha önce Rusya’ya , Umman’a , Kazakistan’a ve Azarbaycan’a gitmiştim. ”Ne kadar zor olabilir ki” diye düşündüm, gene de sokakta kalmayı gözüme kestiremedim. İlk iki gün için kendime otel ayarlamaya karar verdim, madem otel de kalacaktım iki gün de olsa hakkını vermeliydim. İlk olarak Times meydanı çevresinde baktım, çünkü sadece orayı duymuştum , ama bilinen otellerin fiyatları akıl alır gibi değildi. 400-800 dolar arasında fiyatlar görüyordum, bunları ödemek mümkün değildi elbette benim için, ama 50-60 dolara oda bulamayacağımı anlamıştım. Adını hiç duymadığım bir oteli ayarladım 2 gün için 200 dolar ödedim bu otelin gecesi için, ve işlem tamamdi artık, 15 gün Amerika’da kalacaktım.
Amerika Kıtasına İlk Adım.
Elimde gidiş dönüş bir uçak bileti ve 2 günlük kalacak yerim vardı. Sanki herşey hazırdı, sanırım 11-12 saat süren bir uçuş sonrasında JFK havaalına iniş yaptık. Çok uzun bir pasaport kontrol kuyruğu ile karşılaştım, ikiye ayrılmıştı sıra birisinde Amerikan vatandaşları, diğerinde diğer ülke vatandaşları yazıyordu. Ben diğer ülke vatandaşları sırasına girdim elbette, 15 dakkika bekleme sonrası bir görevli yanıma gelip elimdeki sarı zarfın green card olup olmadığını sordu, ”evet” dedim, yanlış sırada beklediğimi söyledi ve Amerikan vatadaşları yazan sıraya gönderdi. O sıra çok daha kısaydı, pasaport kontrolü sırasında sarı zarfı verdim polise o da beni başka bir odaya aldı, bu odada başka bir görevli zarfı açtı. Parmak izlerimi aldı, ve WELCOME HOME diyerek işlemimi bitirdi.
Valizimi alıp bir güvenlik kontrolünden daha geçtikten sonra kapıdan dışarı çıktım, ama sudan çıkmış balık gibiydim. Daha önceki seyehatlerimde hep birileri tarafından karşılanmıştım şimdi ise tek başıma JFK havaalanında idim. Çok susamıştım, ilk olarak şu almaya çalıştım, çalıştım diyorum çünkü kasadaki kıza 10 defa water dememe rağmen anlamadı beni, artık elimle şu içme işareti yaparak derdimi anlattım sonra gülerek bir şişe şu verdi bana, o ana kadar iyi derecede ingilizce bildiğimi düşünüyordum ama aslında şu alacak kadar ingilizce bilmediğimi öğrendim, ve korktum açıkçası ben Amerika’da henüz şu bile alamıyordum 15 gün nasıl hayatta kalacaktım…
Fotoğraflar olacak dedim bloğumda ama tutamadım çenemi. Özür diliyorum ve fotoğrafları ekliyorum, devamını yazmaya devam edeceğim.
Yazımın devamını okumak için tıklayın!