Kazakistan Çalışma Vizesi alabilmemiz için bir gün de olsa Ankara’ya seyehat etmemiz gerekiyordu. Bu seyehat için şirket tarafından bir uçak kiralanmıştı. Bu nedenle uçaktaki bütün yolcular şirketimizin çalışanıydı. Sabahın erken saatlerinde Ankara’da olacaktık ve mesai bitim saatinde Ankara’dan tekrar Atyrau’ya doğru yola çıkacaktık.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz. Hikayemin bir önceki bölümün şu linke tıklayarak okuyabilirsiniz.
Air Astana’nın yanda gördüğünüz uçağı ile ilk karşılaştığımda biraz korktum açıkçası. Pervaneli bir uçakla o kadar yolu gitmek korkutucuydu, ama başka bir seçenekte yoktu aslına bakarsanız. Normalde bir jet ile Atyraudan- Istanbula gidiş 2 saat 50 dakika sürerken bu uçakla 3 saat 40 dakikada anca Ankara havalivanina ulaşabildik.
Uçak pek rahat değildi ama sonucunda Türkiye topraklarına ulaşacağımı bilmek yeterince güzel bir ödüldü, ve deve üstünde olsa katlanacağımı düşünüyordum. Yoculuk boyunca bir işçi ile yanyana oturdum. Böylece onun durumu hakkında bilgi almış oldum. işçi kamplarının inşaatları tamamlanmıştı. Anlattıklarına göre ile işçiler 4 kişilik odalarda kalıyorlardı. Ortak banyo ve tuvaletleri vardı. Ayrıca Türkiye’deki kahve kültürünü andıran büyük bir salonda beraber televizyon izliyorlardı. Yılda birkez 30 gün izinleri vardı ve saatlik ücret alıyorlardı. Anlattığı kadarı ile hayatından çok şikayetçi değildi. Hatta kazandığı para dolayısıyla mutluydu diyebilirim.
Kazakistan Çalışma Vizesi ve Ankara’da Bir Gün
Ankaraya indiğimizde şirketin bir yetkilisi pasaport kontrolü sonrasında bize Kazakistan Çalışma Vizesi alabilmek için pasaportlarımızı topladı ve akşama kadar serbest olduğumuzu söyledi. Havaalani çıkış kapısına yönelerek ailemle buluştum, onları çok özlemiştim. Hasret giderdikten sonra Ankara’da bilinen bir alışveriş merkezi olan Ankamall’a doğru yola çıktık. Kazakistan’da geçirdiğim 18 gün nedeniyle Türk yemeklerine hasret kalmıştım. İskender yada Adana Kebap ulaşılmaz oldukları için çok değerli olmaya başlamışlardı. Açıkçası mümkün olduğu kadar çok yemeğe çalıştım. (2020 yılından gelen edit : 18 günde kebap ve iskenderi özlemek… İnsan hızlı değişiyor)
Zaman o kadar hızlı gectiki biranda süre bitivermişti. Beraber geçirdiğimiz süreyi fark edemedil bile. Saate baktığımızda biran önce havaalanina geri dönmem gerekiğini anladım. Biraz daha geç kalırsam uçağı kaçırma tehlikeli belirecekti ama Kazakistandaki arkadaşlardan bir çok sipariş vardı. İlk gördüğüm yerden bir valiz aldım. Sonrasında migrosa geçerek, valizi Baklava, süzme yoğurt, ton balığı lokum, konserve Türk yemekleri ve ceviz ezmesi ile doldurdum.
İnanın Türkiye’den ekmek ve simit sipariş veren bile vardı. Sanırım bu siparişlere bakarak Atyrau’daki yokluğu hayal edebilirsiniz.
Beklenmedik Kaza
Alışverişi bitirdikten sonra arabaya yöneldik. Araba kullanmayı da çok özlediğim için arabayı ben kullanacaktım tam arabayı çalıştıracakken, kendi arabasını park etmeye çalışan bir kadın sürücü bizim arabamıza arka tampondan çarptı. Arabadan çıkıp tamponun durumuna söyle bir baktım biraz içeri göçmüştü. Kadın telaşla arabasından çıkıp özür dilemeye çalışıyor tanıdık tamircisi olduğunu hemen yaptırabileceklerini falan anlatıyordu ama ben kaçırmak üzere olduğum uçağı düşünüyordum. Kadına önemli birsey yok yolu açın dediğimde surat ifadesini görmeliydiniz.
Gidebileceğimiz en hızlı şekilde havaalanina ulaştık. Aileme çok kısa bir şekilde veda ettikten sonra son anda uçağa yetiştim. Artık Kazakistan Çalışma Vizesi elimdeydi. 5 ay boyunca Türkiyeye geri dönemeyecektim ve bunun çok zor olacağını hisediyordum. Bunları düşünürken Uçağımız Atyrau havaalanina iniş yaptı. Aslında bu havaalani dediğim ama gerçekte ağıra benzeyen yapının fotoğrafını çekmişim, fakat Kazak polisinin yoğun baskısı nedeniyle silmek zoruda kaldım. Şuanda Havalani yeniden insaa edildi ve gayet güzel şimdiki halını fotografta görebilirsiniz.
Pasaport kontrolünde çok daha rahattım. artık pasaportumda Kazakistan Çalışma Vizesi vardı. Girişte beklemek, sıcak ve sivrisinekler dışında bir problem olmadan kampıma doğru yola çıkan servise binmiştim bile….
Hikayemin devamı için tıklayın!