Astana Nursultan Nazarbayev Uluslararası Havalimanından ayrıldıktan sonra Marmaris yoluna benzeyen 15 kilometrelik ağaçlı bir yoldan geçerek şehir merkezine ulaştık. Daha sonrasında yeni adresim 5. mikrorayona doğru yöneldik. Astana , yol arkadaşlarımın anlattığı kadarı ile Türkler tarafından inşa edilen yeni bir başkentti. Her köşede Türkler tarafından inşa edilen bir otoyol, alışveriş merkezi, camii, yada otelle karşılaşıyordunuz. 2006 yılının Astana ‘sı bana büyük bir şantiyeyi andırıyordu açıkçası. Bense Astana ‘dan çok yeni işvereni merak ediyordum yeni arkadaşlarımdan yeni işverenim hakkında bilgi almak istiyordum ama sorduğum soruları ya geçiştiriyorlar ya da yarın görürsün tarzında yanıtlar veriyorlardı.
Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz. Bu mülakattan önceki deneyimlerim için tıklayın.
Hikayemin önceki bölümü için tıklayın.
İlk İzlenimlerim – Astana Yeni Evim
Hiç ışıklandırmanın olmadığı caddelerden geçerek yeni evimin bulunduğu apartmanın önünde durduk. Call of Duty 2 isimli oyunu oynayanlar oyunun son sahnesini yani Berlin’deki sahneyi hatırlarlar sanırım. O an aynen bahsettiğim sahneye benziyordu. Sadece apartmanlar üzerinde top mermilerinden oluşan delikler eksikti. Valizimi aldıktan sonra kalacağım binaya yöneldik. Hiç bir ışıklandırmanın olmadığı hapishane kapısına benzeyen kapıyı herhangi bir anahtar kullanmadan açarak içeri girdik.
Yoğun Sidik Kokusu ve Merdivendeki İnsanlar.
Yoğun bir sidik kokusuyla karşıladı apartman bizi. ( Bu tarihlerde bu bölgelerde yaşayanlar bilirler, apartman girişinde hiç ışık olmazdı genelde, yerlerde patlatılan lamba parçaları yada kırılmış votka şişeleri olurdu.) Bu kokuya dayanmak benim için çok zordu ama yanımdakiler kokuyu fark etmemiş gibi davranıyorlardı. Önümüzdeki merdivene doğru yöneldiğimizde merdiven boşluğunda ve merdivende yatan kadınlı erkekli 3-4 kisi ile karşılaştık. Burada yatan kisiler alkolün etkisinde sızmış gibiydiler, ama yol arkadaşlarım tepki vermeyerek yola devam ettiler. Bende elimdeki valiz ile yatanların üzerlerine basmamaya gayret ederek yol arkadaşlarımı takip ettim. Bu sırada yol arkadaşlarıma bu kişiler kimler neden burada yatıyorlar, bu insanlar tehlikeli değil mi diye sordum. ”Merak etme biz yanındayken tehlikeli değiller yanıtını aldım”. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim açıkçası. Dışarısı soğuk olduğu için bu insanlar kapısı kilitli olmayan apartmanların merdiven boşluklarında sızana kadar içiyor daha sonra eve gidecek durumda olmadıkları için yada evsiz oldukları için içtikleri yerde sızıyorlardı. Ayrıca apartman girişleri bu insanlar tarafından tuvalet olarak kullanılıyordu sanırım bu ilk baştaki kokuyu açıklıyor.
Sonunda 3. kata vardık ve yeni bir hapishane kapısıyla karşılaştık. Arabayı kullanan arkadaş elindeki 15 cm boyundaki anahtar ile nasıl yaptığını bana da göstererek bu kapıyı açtı. İşin ilginci kapıyı açmak için anahtarı normalin ters yönüne çevirmek gerekiyordu. Bu kapının ardında başka bir çelik kapı ile karşılaştık. ( Çelik kapı derken Türkiye’deki çelik kapıları düşünmeyin, bu kapı bildiğiniz inşaat çeliğine benziyordu.) Bu ikinci kapıyı da açtıktan sonra yeni evime girebildik.
Stüdio Olsun, Bizim Olsun.
Yeni evim bir oda, tuvalet, banyo ve mutfaktan oluşuyordu. Yaklaşık 35 m2 idi. Televizyon, oldukça eski bir divan, üstünde çarşafı olmayan tek kisilik bir yatak, birkaç kırık dökük sandalye, masa, mikro dalga fırın, buz dolabı ve ancak 1 hafta sonra çamaşır makinesi olduğunu anladığım sanırım merdaneli makinelerin atası olan ( fakat merdanesi olmayan) kova büyüklüğünde bir çamaşır makinesi evde bulunan eşyalar idi.
Mutfak masasının üzerinde bir şişe şampanya ve birkaç kutu çikolata vardı. Bunlar ne diye sorduğumda bunlar büyük ihtimalle senin gelişini kutlamak için buraya konulmuş yanıtını aldım. Bu yanıt gereğince şampanyayı içerek gelişimi kutladık yeni arkadaşlarımı uğurladıktan sonra önce TV de kanallara göz attım ama bütün kanallar Rusça ve Kazakça idi. Saat farkından dolayı yarın sabahı da düşünerek uyumaya karar verdiğimde saat sabahın üçü idi. Yatak çarşafı olmadığı için yanımdaki t-shirtler ile hazırladım yatağımı…
Hikayemin devamı için tıklayın.