2006 yılı bir Mart gecesi arkadaşlar ile toplandık ve onlara Kazakistan’da bir işi kabul ettiğimi söyledim. Tepkileri ”deli misin? , Kazakistan ne?, İzmir bırakılır mı? şeklinde oldu. Kazakistan yolculuğumu şu linkten okuyabilirsiniz… Bugünlerde bir çoğu yurt dışında yaşıyor…Lisedeki sıra arkadaşım Avusturalya’da yaşıyor… Çocukluk arkadaşım ingiltere’de yaşıyor…Kuzenlerimin birçoğu Amerika’da yaşıyor… Bu liste uzar gider. Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki kullanarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın.
Kimisi Türkiye’de kendisine bir iş bulamadığı için göç ediyor. Gayet yeterli düzeyde kendilerini geliştirseler bile gençlerimiz iş bulamıyorlar. Çünkü hala deneyim veya yeterlilik nedeniyle değil, akrabağlık veya partililik nedeniyle işçi alımı yapıyor şirketler.
Her köşeye bir üniversite açılması üniversiteye ulaşılabilirliği artırsa da buralardan alınan diplomayı değersizleştirdi. Üstüne üniversitelerin çok kolay ulaşılabilir olması bir mesleğe yönelen öğrencinin 4-6 senesini bir üniversiteye harcayıp sonrada işsiz kalmasına yol açtı.
Öğrenci Kalitesi İş Bulma İlişkisi.
Yukarıda tablodan anlaşılacağı gibi matematik ve fen grubu sorulara dokunmasınız dahi bir mühendislik programına yerleşebiliyorsunuz. Bu sonuçları gördükten sonra siz işveren olsaydınız bu sonuçlara sahip birini işe almak ister miydiniz veya bu sonuçlarla okuluna yerleşmiş birinin statik hesaplarını yaptığı bir bina da yaşamak ister miydiniz?
Bu yukarıda belirtiğim nedenler insanları ülkelerindeki profesyonellere güvenmeme noktasına getiriyor, mezun olup profesyonel hayata atılmak için gittiğiniz okulda size teknik konularda geliştirecek olan akedemisyen de bulunduğu konuma tanıdık yardımı ile gelince artık kısır döngüye giriyorsunuz. Ben yandım en azından çocuğum yanmasın diyerek göç ediyoruz.
Uzmanlarımız da Memnun Değil.
Peki ya iş bulmuş senelerce deneyim kazanmış olanlarımız…Uzun çalışma saatleri, kanunda yeri olmasına rağmen fazla mesai ödenmemesi, maaşların gecikmesi, hakkınız olan izni kullanamamanız vb. gibi nedenler etkili oluyor göç etmemizde. Bu durumlarla karşılaşınca aklımıza hukuka başvurmak gelmiyor maalesef, biliyoruz ki Hukuk Devleti olduğunu iddaa ettiğimiz ülkemizde bu davalar en iyi ihtimalle yıllar sürecek. Hakkımızı aramak daha zor geliyor göç etmekten… Veya alanımızda en iyisi oluyoruz ama birisinin tanığı yada akrabası olan kişinin gücünü kıramıyoruz, onun vizyonsuzluğu altında eziliyoruz, sürekli hakkımız yeniyor, yaptığımız iş değersizleştiriliyor. Bu işi yurtdışında yapsam hakkımı fazlasıyla alırım diyoruz ve göç ediyoruz.
Cinsiyet Eşitsizliği.
Kadınsak taciz korkusundan, mahalle baskısından, fırsat eşitsizliğinden, belki de fiziksel şiddetten kaçmak için, erkeksek sürekli sinir stress içinde yaşamaktan, trafikte her an bir kavgaya karışmak yada ailemizi korumak için veya yan komşu ile kavga etmekten kurtulmak için göç ediyoruz. Peki neden bu sorunlarımız var peki neden bizim ülkemizde şiddetle iç içe yaşamak zorundayız? veya Neden cinstiyet eşitsizliğini çözmek istemiyoruz? Çünkü bu durum toplum olarak işimize geliyor. Biliyoruz ki hukuk sistemi istenildiği gibi işlemiyor ülkemizde orman kanunları hukuk kanunlarından daha hızlı sonuçlar veriyor… En iyisi göç etmek diyoruz.
Ayrımcılık
Ayrımcılıktan kaçıyoruz bazen, spordan, siyasete, doğduğumuz şehirden, şivemize, giyinişimizden, yemeğin yanında içtiğimiz sıvıya kadar her noktada ayrılmcılığa maruz kalıyoruz. Bu o kadar içimize işlemiş ki, adırmıyoruz bile ”bekara ev yok”, ”damsız girilmez”, ”35 yaşını aşmamış adaylar aranıyor”, ”erkek inşaat mühedisi aranıyor”, ”fotoğraflı ve yaşınızı belirten CV gönderin” bu liste uzayabilir. Din, dil, ırk veya siyasal görüş konusuna girmiyorum bile. Kısaca ayrımcılık kurbanı olduğumuz için göç ediyoruz…
Kısaca kendi yaratığımız ve bu sayede hayatımızı zorlaştırdığımız sorunlardan kaçıyoruz. Ama kaçtığımız şeyi yanımızda götürüyoruz.