”Güne kahveyle başladım, agzım kuru zihnim açık” sözleri sizin için ne kadar doğru. Güne ne nasıl başlarsınız rutininiz nedir? Kahvaltımıdır mesela sizin rutininiz? Ne istersiniz kahvaltıda? İki poğaça bir çaycı mısınız mesela? Yoksa menemen olmadan doymayanlardan mısınız? Bide bu öğünün adı neden Kahve-altı? Kahvaltı sonrası bir kahve içmeden masadan kalkmayanlardan mısınız?

[instagram-feed imagepadding=0]

Yazıma geçmeden önce gezgin şantiyecinin instagram hesabını takip etmeyi, facebook sayfasını şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalına abone olmayı unutmayın. Ayrıca bu bloga abone olursanız yeni yazılardan ilk siz haberdar olursunuz. Bu bloga gezgin şantiyecinin hikayelerini okumaya geldiyseniz sizi şöyle alalım.

Kahve Nasıl Keşfedildi – Bir Efsane!

Kahve
Güne Kahve ile başladım – Bu da kanıtı.

Etiopya’da bir keçi çobanı olduğunuzu hayal edin, tarihte fi tarihi olsun. Bir manastıra süt / peynir / et artık ne gerekirse sağlamak için çok büyük önem arzediyorsunuz. Bu keçiler beslenmeli, koşmalı oynamalı ama gece olunca uyumalılar ki sizde uyuyabilesiniz, ama gelin görünkü bu keçiler bir ağacın kırmızımtırak kızılcığa benzer meyvesini yediklerinde bütün gece uyumuyorlar. Bu sizin aklınıza bir fikir getiriyor, önce siz de tadına bakıyorsunuz bu meyvenin, dışında fazla kalın olmayan etli bir bölüm ve mangoya benzer bir tat var ama içinde acı bir çekirdek. Böyle yemek çok keyif vermiyor bir tencereye atıp kaynatıyorsunuz ve bu içecek size de normalden daha fazla enerji veriyor. Bunu manastırınızdaki diğer keşişlere daha fazla dua edebilmelerini sağlayacak bir içecek olarak tanıtıyorsunuz. Tebrikler bir efsaneyi yaşadınız ve nur topu gibi bir kahveniz oldu.

Bu içeceğin şehri İstanbul’a gelişi ise 1500’lü yılların başlangıçlarına rastlamakta, genelde kabul gören iki görüş var birincisine göre Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen valisi aracılığı ile bu içecek saraya geliyor oradan da halka yayılıyor. Bir diğer görüş ise birisi Halep’li diğeri Şam’lı iki tüccarın Osmanlının başkentinde bir kahvehane açmasıyla sunulmaya başlıyor ve kısa zamanda çok büyük rağbet görüyor. Hangi hikaye doğrudur bilinmez ama o yıllarda Osmanlı topraklarında nerde bir çınar varsa orda bir müteşebbüs bir kahvehane işletmeye başlıyor. Bu sırada Osmanlının başkenti şimdiki zamanın New York’u ayarında. Cenevizliler, Fransızlar vb. neredeyse avrupanın tüm milletlerinden insanlar Payitaht’ta cirit atmakta. Bu diplomatlar ve ticaret erbabları bu içecekle tanışıyorlar ve keyif almaya başlıyorlar.

Romantik Hikayeler ve Gerçek.

Bilinen romantik hikayeye göre ilk Avrupalı’ların ilk kahve ile tanışması Viena kuşatması sonrasında çekilen osmanlı ordusundan kalan tonlarca kahve çuvalın ticari başarı olarak kullanan bir Viena vatandaşı olan Georg Franz Kolschitzky işaret etsede (1683), aslında bundan çok öncelerde 1647’de Venedik’te ilk kahve dükkanı açılıyor bunu 1650’yılında Londra takip ediyor. Aslına bakarsanız Viena’da ilk kahve dükanı açan kişi bile Georg Franz Kolschitzky değil. Aslında bir ermeni ajanı, bu uyanık tüccarın romantik komedi tadında Viena kuşatmasının kahramanlıklarını anımsatan içecek olarak kahveyi pazarlamasından çok önce kahve servisi yapmakta.

Dünyada en çok ticareti yapılan üçüncü ürün olarak kayıtlara geçen bu ürünün bu kadar öemli hale gelmesini aslında İspanyolların Amerika kıtasını keşfine borçluyuz ve elbette krallarının hırsına. (Bu hiyayeyide başka bir yazıda paylaşırım)

Popüler Kültür İçeceği

Bahsettiğim romantik hikayeyi unutsak bile Osmanlının kahveyi dünyaya açtığı gerçeğini kabul etmek zorundayız ve Türk Kahvesi, her ne kadar Türkiye’de kahve yetişmese de ve Yunanlılar sahiplenmeye çalışsada dünya tarafından kabul edilen bir yapım tekniği. Böyle olmakla birlikte kahve yapım tekniklerini bizim değilde İtalyanların geliştiriyor olması bence çok üzücü. Türkiye’de şuanda her köşede üçüncü dalga kahve dükkanları boy göstermekte. Pandemi süreci ve onun neden olduğu dertleri biran için unutursak her beyaz yakalanın hayali ya egede küçük bir sahil kasabasına yerleşmek yada küçük bir kafe işletmek. Bu kadar benimsediğimiz bir içeceğin ne birinci dalgasında ne ikinci dalgasında nede üçüncü dalgasında söz sahibi olamamak nasıl olurda bu konuda emek harcayan yatırım yapan veya girişimcilik adı altında takılan tipleri rahatsız etmez anlamak çok güç.

Bu yazı çok uzadı ama bir sonraki kahve yazısında size birazda kahvenin dalgalarından bahsedelim, ne dersiniz?

Düşünceleriniz benim için önemli!

WordPress PopUp Plugin
%d blogcu bunu beğendi: