Arkadaşlar bu size ilk merhaba değil , takip edenler bilirler aslında bu blogta şimdiye kadar, Merhaba yazısı dahil 5 kayıt vardı ve 212 kisi tarafından ziyaret edilmişti ama deneyimsizlik sonucu kendi kayıt panelimi yönetemediğim için kayıtlar uçtu yani benim tarafımdan silindi. Şuandaki duygularımı hayal edemezsiniz. Maalesef yapacak bir şey yok. Türkçe’deki akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş mantığı uyarınca her şeyi yeniden yazacağım. Blog yazarlığına ilk başladığımda birçok arkadaşım bildiği gibi tüm yazılarımı facebookta paylaştım ve hepsinden fikir almaya çalıştım. Iyi tarafından bakar ve polyanacılık oynamaya çalışırsam, en azından yazılarımı yazarken eleştirileri dikkate alarak yazdıklarımı tekrar etmeye çalışacağım.

Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca Amerika’da geçirdiğim günler ve Amerika hakkındakı yazılarım için tıklayın. Bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.

Tekrar Merhaba hepinize.Bu blogu yazmaktaki amacım nedir peki?  Bu konuda hiç bir bilgim yoktu aslında kesinlikle blog yazmayı falan düşünmüyordum ama, İnşaat Mühendisliği fakültesini bitirdikten sonra kısa bir süre Türkiye’de çalıştım ve sonrasında şans eseri yurt dışına çıktım işte bundan sonra başıma gelmeyen kalmadı desem yalan olmaz ayrıca bir çok ülke ve şantiyede bulundum bir çok işveren ile çalıştım, bir çok anı ve hikaye biriktirdim. Bu anıları arkadaşlarım ile paylaştığımda birçoğu sen kitap yazsana yada güzel bir kitap yazabilirsin şeklinde tepkiler verdiler. Sonunda tam bir sene önce Saksonya`nın başkenti Dresden`de kitap yazmaya başladım. Ama belkide en klasik yöntem olan el yazışını seçtiğim için hem kitap yazmak çok zor geldi hemde çok vakit almaya başladı. Sonuçta 50-60 sayfa yazdıktan kendi el yazımı da okuyamamaya başladım, sonunda yazdıklarım bir defter içinde unutulmaya bırakıldı. Ama bu sırada eski nişanlım neden blog yazmıyorsun hem o kadar zaman almaz hemde tepkileri ölçersin dedi, bu fikir hoşuma gitti ama işlerin yoğunluğu nedeniyle 1 senedir bekletiyordum bu fikri. Sonunda anladım ki benim işlerimin yoğunluğu hiç bir zaman azalmayacak blog yazma fikrini hayata geçirmeye karar verdim.

Bu blogta hayatımın son 6 senesini yazılarımda yeniden yaşamaya ve sizi de bu yaşananlara tanıklık etmeye davet ediyorum. Gündemde veya hayatımda önemli bir değişiklik olmadığı sürece kronolojik olarak takip edeceğim  üniversite yıllarından sonra yaşadıklarımı. Belki yaşananları bölerek arada size yararlı olacağını umduğum bilgiler verebilirim ama bu tamamen sizin isteğinize bağlı. Yorumlar ile blogta ne yazmamı istediğinizi bildirir bana da yardımcı olursanız bu işin sonunda tüm şantiyecilerin kullanabileceği bir kaynağı elde etmiş oluruz.

Bati Sibirya`nın belki de en eski şehirlerinden ve bu bölgenin ilk başkenti Tobolsk`tan yazıyorum bu blogu. 1585 yılında kurulan en az 6 ay beyaz örtünün yerden kalkmadığı, Dimirtri Mendeleev , Rasputin gibi ünlüleri ile meşhur 99 bin nüfuslu bu şehir, Sibirya`nın başkenti ünvanını yeni kurulan petrolün başkenti ünvanlı Tümen`e kaptırdıktan sonra , eski parıltılı günlerinden çok uzaklaşmış, uyuyan bir şehir görüntüsünde.  Trans Siberia hattını yada kara yolunu kullanarak ulaşabileceğiniz bu şehrin çok küçük bir hava alanı da mevcut fakat kullanılmıyor.

Rusya bu eski yorgun şehri tekrar eski parlak günlerine kavuşturmaya çalışıyor elbet ama şehrin pek isteği yok bu konuda. 

Tobolsk hakkında ileride çok daha detaylı bilgi vereceğim, ama yazılarımın silinmesinin moral bozukluğunu atmak adına biran önce konuya girmek istiyorum. Kısacası bloguma yeniden hoş geldiniz daha öncede belirtiğim gibi eğer zahmet ederde yorum yazarsanız beni çok mutlu ederseniz . Şimdiden hepinize teşekkür ederim.

Yazımın devamı için tıklayın!

WordPress PopUp Plugin
%d blogcu bunu beğendi: