Müdür ofiste de biraz daha bağırıp çağırdıktan sonra ki, şu yazıda da belirttiğim gibi bana bir şey ifade etmeden bağırıp çağırıyordu, sıkıldı sanırım yanımdan uzaklaştı. Yeni işimde henüz ikinci günde bu şekilde bir başarısızlık yaşamak beni çok üzdü. Bu sırada saat 11:45 olmuştu ve İskoç arkadaş ofisten içeri girerek yemeğe gelip gelmeyeceğimi sordu.

Yazıma geçmeden önce gezgin şantiyecinin instagram hesabını takip etmeyi, facebook sayfasını şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalına abone olmayı unutmayın. Ayrıca bu bloga abone olursanız yeni yazılardan ilk siz haberdar olursunuz. Bu bloga gezgin şantiyecinin hikayelerini okumaya ilk kez geldiyseniz sizi şöyle alalım.

Beni yaşadığım başarısızlık hissinden kurtaran bu davete hemen balıklama atladım. Şantiyeden 15 dakika uzakta limanda bir restorana gittik. İskoç çalışma arkadaşım 50 yaşlarının başında çok konuşkan, cana yakın, uzun boylu, fit, sarışın ve mavi gözlü biriydi. İlginç bir şekilde benim her dediğimi anlıyordu, sadece ben onu anlayamıyordum ama anlıyormuş gibi yapmaya devam ediyordum. İskoç çalışma arkadaşımın bana tavsiye ettiği yemeği söyledim. Aradan yıllar geçmesine rağmen halen tadını unutamadığım yemekler yediğim bu restoran mümkün olduğunca öğle yemeklerini yemek için geldiğim mekanım haline geldi. Umman’da alkol servisi normalde yasaktı ancak bu restoranın alkol servisi izni vardı. Biz yemeği beklerken yarım saat önce bana bağırıp çağıran müdürüm ve bir başka İrlandalı restorandan içeri girdiler ve bizim masamıza gelip oturdular, muhabbet etmeye başladılar.

Durum şuydu; bir İrlandalı, bir Newcastle’lı, bir İskoç ve birde Temel muhabbet ediyorlar ama Temel konuyu anlamıyor. Fıkra bu kadar. Bu arada garson sormaya bile tenezzül etmeden biraları getirdi. Şaşırmıştım, bu sadece öğle yemeğiydi ve birazdan sahaya dönecektik. Ben bira istemediğimi ve bana kola getirmesini söyledim. Bu kez de tüm masa şaşkınlık yaşadı. Bu kırılan cesaretimi bir kez daha toplayarak öğle arasında bira içmek sorun değil mi diye sordum ortaya. Çok hızlı bir şekilde yaptıkları açıklamadan birkaç kelimeyi anladım: “İki bira sudan farksız”mış.

Bir saat boyunca üç değişik aksanla konuşulan bu garip masada olanları anlamak için çok çaba harcadım ama sonuç alamıyordum. Hem çok hızlı hem de çok değişik aksanları kafam almıyordu. Bana dönüp bir şeyler sorduklarında yapabildiğim tek şey sadece aptalca gülümsemek oluyordu. O gün, o bir saat içinde yaşadığım zihinsel yorgunluk ve anlamamaktan kaynaklanan başarısızlık hissini unutmam zor.

1 Comment

  1. Pingback: Saha Mühendisi Olmak - Gezgin Şantiyeci - Ne kadar zor olabilir ki?

Düşünceleriniz benim için önemli!

WordPress PopUp Plugin
%d blogcu bunu beğendi: