Covid-19’dan yola çıkarak araştırma ortamından naçizane bahsettiğim yazının sonunda veri toplama aşamasına değinmiştim. İlgili yazı için tıklayabilirsiniz. Bu yazıda da tüm teorik bilgimi bir kenarda tutarak klinik araştırmalarda deneyimlediğim pratikten söz etmek istedim.

Yazıma geçmeden önce gezgin şantiyecinin instagram hesabını takip etmeyi, facebook sayfasını şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalına abone olmayı unutmayın. Ayrıca bu bloga abone olursanız yeni yazılardan ilk siz haberdar olursunuz. “Buket de kim?” diyorsanız ilk yazımı okuyarak hakkımda kısaca bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bildiğiniz gibi gündemimize aniden bir salgın hastalık girdi. İlk aşamada; kullanılan ilaçlar, destek tedavi ürünleri ve farklı iyileştirme tekniklerini duymaya başladık. Bu uygulamaların geçmişte yaşanan salgın hastalıklarda kullanılan yöntemleri içerdiğini öğrendik ve sonuçlarından emin olmak için sadece hastaların iyileşme durumunu esas almak gibi bir durum da söz konusu olmadı.

Bu amaçla da bilimsel araştırmalar önü alınmaz bir şekilde başladı. Standart tedavide kullanılan ilaçların etkinliği ve güvenilirliğine yönelik araştırmalar, olası destek ve diğer tedavi yöntemleri gibi. Tamamlanmış araştırmalar olmakla birlikte çoğu araştırmada hasta alımı yani veri toplama aşaması devam ediyor. Peki bu veriler nasıl toplanıyor?

Her araştırmanın seçtiği mevcut tedavi ürünü ve araştırmanın tasarımına göre varsa plasebo, aktif Covid-19 hastalarında, hastaların genel durumu ve araştırma yöntemine uygunluğu gözetilerek, uygulanıyor. Öncesinde bu hastaların onamı alınmış oluyor tabii. Bu aşamayı geçince, araştırma ürünün ve varsa plasebonun belirli bir periyodda ve gözetimde uygulandığının kayıt altına alınması gerekiyor. Ve sonrasında belirli bir takip süresi geliyor. Araştırma ürünün ilk uygulandığı an ile takip süresinin bitimine kadar olan aralıkta kaydedilen her şey veriyi oluşturuyor. Bu veriler hastanın vital bulguları ile laboratuvar ve radyoloji sonuçlarından elde ediliyor.

Araştırma ürününün uygulanma aşamasında meydana gelen “advers etki” ya da “ciddi advers etki” olarak tanımlanan beklenmeyen olaylar da veri olarak kaydedildikten sonra toplanan tüm veriler araştırmaya özel oluşturulmuş olan bir Veri İzleme Komitesine sunuluyor. Böylece veri toplamanın ilk aşaması tamamlanmış oluyor.

Teorik Bilgiden Pratiğe Geçiş

Sosyal bilimlerde aldığım lisans düzeyi istatistik derslerinden sonra yüksek lisansta da sağlıkta araştırma teknikleri ve analiz yöntemleri diye bir ders aldığım sıralar kendime güvenim sonsuzdu. Sağlık alanında ne kadar basit anlatılıyor analiz yöntemleri diye düşünüyordum. Literatür taramak, geriye yönelik araştırma yapmak ya da anket çalışmaları tasarlamak, hatta anket çalışması bile yapmak oldukça kolaydı. Verileri kaydetmekse “Amaan en fazla 3 saatte biter” şeklindeydi. Ta ki klinik araştırma alanında veri toplama sürecine dahil olana kadar bu düşüncedeydim. Dikkat, düzen, doğruluk ve sorumluluk dahilinde çalışmaya alışkın olsam da bu işin temposuna alışmam yaklaşık 2 hafta sürdü. En ufacık bir hatada başından aşağı dökülen kaynar sular ve daha büyük hatalarda gelişen anksiyete hali her defasında “nereden girdim bu işe” dedirtti.

Amaç bir hastalığın seyrini iyileştirmeye yönelik veri toplamak olunca ve gerekli zaman dilimi de oldukça uzun olduğundan önce kendime güvenme sorunu kaçınılmaz oldu ve bu eğitim dönemindeki güven duyma haline hiç benzemiyordu. Zaten sürecin en zorlu kısmı da bu. Çalışma sonunda iki adet daha beyazlamış saç teli bu zorluğu resmedebiliyor.

Klinik araştırmalarda veri toplama hakkında söyleyeceklerim temel olarak bu kadar diyebilirim. Verilerin analiz kısmıysa henüz tek kelime bile edemeyeceğim bir konumda. Belki bir gün onu da öğrenmek, yaşamak ve bahsetmek umuduyla…

Düşünceleriniz benim için önemli!

WordPress PopUp Plugin
%d blogcu bunu beğendi: