İlk Pazar Tatilim -  Astana sokakları
Astana

Hayatımın en yorucu 15 günü diyebileceğim bu zaman bir türlü bitmek bilmiyordu. ilk Pazar Tatilim çok yakındı. Bu sırada bir yandan Taylan zorluk çıkarıyor, bir yandan çalışma arkadaşlarım tembellikleri veya şantiyecilik kültürü nedeniyle zorluklar çıkarıyordı. Diğer yandan da Astana’nın havası beni hasta etmek için herşeyi yapıyordu. Bir gün şiddetli yağmur yağıyor, ertesi gün kar, bir gün çok soğuk oluyor bir gün güneş açıyordu. Sürekli ayağımda olan botlarım ayağımın altını parçalamıştı, kontrol amaçlı kalıba yada demirlere tırmanmam da eklendiğinde resmen askerlik yapıyordum.

Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.

Hikayemin bundan önceki bölümünü okumak için tıklayın.

Birinci haftanın son pazar günü (yani İlk Pazar Tatilim için bir hafta daha beklemem gerekiyor )Taylan acil dökülmesi gereken temel betonu olduğunu gece vardiyasına kalmam gerektiğini söyledi. Beklenildiği gibi bunu bana söylediği zaman akşam yemeğinin hemen sonrasıydı. O gece Türkiye’nin şartnamelerinde izin verilmeyecek şekilde çelik plaktan meydana getirilen etriye çelik donatıya kaynaklanacaktı.

Taylan ve Çalışkanlık Hiyakeleri

Ben ve kaynakçıdan oluşan gece vardiyası takımı Taylan tarafından oluşturulmuştu. Kısacası 24 saat çalışmam isteniyor karşılığında ertesi gün işe 2 saat geç gelebileceğim belirtiliyordu. Resmen kölelik olan bu isteğe itiraz etmek istediğimde (benden sadece 3 yaş büyük olmasına rağmen) Taylan’dan onun benim yaşımdayken ne kadar çalışkan olduğunu 3 gün hiç uyumadan çalıştığını ve bunun gibi bir çok hikayeyi dinleme şerefine erişiyordum. Emirlerini sıraladıktan sonra Taylan şantiyeden ayrıldı.

Kaynak işi başladıktan sonra bu işi gece yapılması çok zor olduğunu anladım, kaynaktan gelen ışık gözlerimi çok fena rahatsız ediyordu. Tahmin edebileceğiniz şekilde benim gözlerimde herhangi bir koruma gözlüğü yoktu. Yani benim işe katkı sağlamam kesinlikle mümkün değildi, ayıca kaynakçıyı da şantiyede tek başına bırakamazdım. Taylan’ın verdiği emiri iptal ederek kaynakçıyı evine gönderdim. Ertesi gün her zamanki gibi erkenden gelerek işe başladım. Çelik detaylarını kontrol ediyordum ki, arkadan Taylan’ın bağıran sesini duydum.

Her zamanki terörüne başladığını düşünüp dikkate almadım. Ama Taylan’ın çığlıkları giderek yaklaşıyordu. Arkamı döndüğümde sertçe ”neden dün gece söylediğim kaynak işi bitirilmedi ”dedi. Açıklamama  fırsat vermeden ”2000 Dolar verip Türkiye’den inşaat mühendisi getiriyoruz bir b**u beceremiyor diye bağırdı ve kafasındaki bareti yere attı”. Benimse inanın söylediklerine sinirlenecek halim bile yoktu sadece yüksek sesle gülüyordum. Bu duruma sinirlendi ve ”Ne gülüyorsun” diyerek üstüme yürümeye çalıştı. Bu durumda yapacak bir şey kalmamıştı bende kafamdaki bareti çıkarıp üstüne saldırmaya yeltendim. Durumu anladı hemen vazgeçerek uzaklaştı. O gün şantiyede görünmedi, onun şantiyeye çıkmaması nedeniyle verimlilik arttı. 

İlk Avans

Ertesi gün Taylan hiçbir şey olamamış gibi davranmaya başladı, bende konunun üstünde durmadım. Hatta aynı gün yaklaşık 2000 Tenge kadar avans da verdi.(Bu paranın ne kadar az olduğunu kavrayamamıştım henüz, anlayacak da vaktim yoktu aslında.)

O hafta bitip cumartesi günü geldiğinde artık dışarı çıkmak Astana’da hayat nasıl görmek istiyordum. Sonunda ilk Pazar tatilim için 13 günü şantiyede geçirmiştim. Ama aynı zamanda artık Turist vizesi ile çalışma vizesi arasındaki farkı biliyordum, ayrıca Kazakistan’da 3 günden fazla kalanların bulundukları bölgenin polis merkezine kayıt ettirilmeleri gerekiyordu ama benim herhangi bir kaydım yoktu. Polise yakalanmam durumunda sınır dışı edileceğim kesindi. Açıkçası bu bilgiyi edindiğimde hemen şantiyeyi bırakıp Türkiye’ye dönmek istedim. Çünkü başka bir ülkede hapiste zaman geçirme fikri hiç hoşuma gitmedi açıkçası, ama havaalanına gidersem geçerli bir kaydım olmadığı için kesin hapse gideceğimi öğrendiğimde bu fikirden vazgeçtim.

Yurt Dışında Pasaportsuz Kalmak.

Taylan yakında çalışma vizemin çıkacağını söyledi ve işlemler için pasaportumu aldı. Artık pasaportsuz olarak Kazakistan’da gezmem gerekiyordu. Taylan belkide yakalanırsam onun ismini vermemden korktuğundan İlk Pazar Tatilim için beraber plan yapmayı ve tatili beraber geçirmeyi teklif etti. Bu sayede bana çevreye gösterebileceğini söyledi.Bir yandan bu öneri çok itici gelse de diğer yandan başka bir seçeneğim olmadığını biliyordum, evimdeki dial-up internet bağlantısı çok sınırlı idi, şehir hakkında herhangi bir araştırma yapamıyordum, ayrıca Rusça yada Kazakça bilmediğim için kaybolmam durumunda insanlara soru sorma şansımda sıfıra yakındı. Bunları düşünerek önerisini kabul ettim.

İlk Pazar Tatilim

Pazar günüde aynı şekilde 7 de kalktım, yıkanması gereken ama iki hafta boyunca vakit bulamadığım çamaşırları yıkadım. İnternetin elverdiği ölçüde kız arkadaşım ile görüştüm. Aileme de telefon ettikten sonra Taylan’dan haber beklemeye başladım. Öğlene doğru Taylan telefon ederek kapının önünde olduğunu söyledi, beraber bir alışveriş merkezine gittik. Bir kafede kahve içtikten sonra gelen hesap 1000 KZ Tenge idi, bu anda bana verdiği avansın ne kadar az olduğunu anladım. Sosyal hayatta da patronum gibi hissetmek istemesine rağmen , hesap konusunda aynı patronluktan eser yoktu.

Hesabın yarısını benden aldıktan sonra, Arbat isimli bir Türk lokantasına gittik. Burada da döner yedik elbette, ama son iki haftadır doğru düzgün bir şey yiyemediğim için bu döner bana dünyanın en lezzetli yemeği gibi geldi. Yemek sırasında Taylan’a neden sürekli olarak şantiyede bağırıp çağırdığını sürekli olarak stres yarattığını sordum, aldığım yanıt Taylan’ın dünya görüşünü ortaya koyuyordu aslında ” Şantiye stressiz olmaz.”

Arbat – Türk Lokantası

Arbat’ta döner yerken mekanda boş masa olmadığını bahane ederek bir Kadın yanımıza oturdu. Bu kadın ile muhabbet etmeye başladık, adını şuan hatırlayamadığım bu kadın, Rusça ve Kazakça’nın yanında İngilizce de biliyordu. Bizimle İngilizce konuşmaya çalışıyor ama Taylan neredeyse hiç İngilizce bilmediği için ve beni muhabbetin dışında tutmak için sürekli Rusça konuşuyor. Kadının bana tercüme ettiği kadarıyla sürekli olarak kadını evine davet ediyor, bana ise Türkçe olarak al bunu evine götür bak yalnız kız yazık vb. diyordu.

Ayrıca yine kızın çevirisine göre, kıza benim onun yanında çalışan işçi kendisin de büyük patron olduğunu söylüyor. Bana acıyıp dışarı çıkardığını söylüyor, bana ise bak kıza senin patron benim çalışan olduğumu anlatıyorum hadi yine iyisin gibi çeviriyordu cümlelerini. Yemeklerimiz bittikten sonra Kazak kadın yanımızdan ayrıldı, bundan sonra aramızda geçen diyalog ise şöyle idi,

Taylan: Kıza senin adresini verdim, eğer sana gelirse hemen bana haber ver.

Ben: İyi de neden kendi adresini vermedin?

Taylan: Arkadaşları ile falan gelir başım belaya girmesin.

Ben: Benimki girsin yani?

Taylan: Şaka yapıyorum bir şey olmaz, sen kız gelirse hemen beni ara, sen çıkar dışarıda 3-4 saat dolaşırsın olur biter. Bak kesin ara, evinin kirasını ben ödüyorum nasılsa…

Ben: ….

Taylan: Şuradan bir taksi çevirip eve gidersin, benim işim var.

Ben: İyide ben ne dil biliyorum ne adres nasıl bulacağım evi?

Taylan: Öfff , her şeyi benim yapmam gerekiyor, aldık başımıza derdi, iyi hadi ben sana taksi bulayım.

Hikayemin devamı için tıklayın.

Düşünceleriniz benim için önemli!

WordPress PopUp Plugin
%d blogcu bunu beğendi: