Bu şehirden izlenimlerimi paylaşmak istiyorum sizlerle bu yazımda. Ama önce bölge ve başkent detaylarını sizinle paylaşmalıyım. Bu bölge, Rusya ile Çin için sınır bölgesi; Blagoveşçensk, bölgenin en büyük şehri ve başkenti. 1856’da kurulan ve Amur ile Zeya nehirleri arasında kalan bu şehir, Çin’in Heihe şehri ile sınır görevi görmekte. Bu iki şehir arasında sadece 800 metrelik bir nehir olmasına rağmen, saat farkı uygulamaları gereği aralarında 2 saat zaman farkı var.
Not (Güncelleme -2025): Amur bölgesi son yıllarda özellikle enerji ve petrokimya alanında hızla büyüyor. Blagoveşçensk üzerinden geçen ticaret ve Çin ile kurulan serbest geçiş anlaşmaları sayesinde, bölge hem Ruslar hem Çinliler için önemli bir geçiş noktası hâline geldi.

Yazıma geçmeden önce facebook sayfamı şu linki tıklayarak beğenmeyi ve youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Ayrıca bloguma abone olursanız yeni yazılarımdan ilk siz haberdar olursunuz.
Sınır şehri olmasının avantajını çok iyi kullanan Blagoveşçensk, Çin ile Rusya arasındaki vizesiz geçiş (bu şehirlere özel) anlaşmasının da katkısıyla çinli turistlerin istilasına uğramış durumda.
Svobodny Yolculuğu
Blagoveşçensk şehrinden daha detaylı bahsedeceğim ama gelin sizi asıl yaşadığım şehir olan (şehir demek biraz iddialı aslında) Svobodny’ye götüreyim. Bu şehirde uygun standartta bir havaalanı olmadığı için, Blagoveşçensk Havaalanı’nı kullanarak ulaşabiliyorum yeni evime.
2–2,5 saat süren bu kara yolu yolculuğu normalde biraz korkutucu. Çok tehlikeli araba kullanan şoförler, genelde tek şeritli ve virajlı yollar… Ama Moskova–Blagoveşçensk uçuşu 8 saat sürdüğü için, bu kısmında yola bakmak yerine uyumayı tercih ediyorum. Şehre ilk gelişimde yani 6 ay önce, Svobodny’ye girerken beni uyandırıyor şirketin gönderdiği şoför. “On koltukta horluyorsun, biraz etrafına bak,” diyor sıkılmış bir ses tonuyla. Uzun zaman olmuş Rusça duymayalı, aksanı anlamakta zorlanıyorum, neyle karşı karşıya olduğumu henüz yeni yeni anlamaya başlıyorum.
Eski ve Yeni Hayat Çatışması
New York’taki hayatımı düşünüyorum bir an… Taşınma kararı aldığımdan beri başımdan geçenleri ve bu yolculuğu. Son 4 ayım gerçekten maceralıydı: New York, Münih, Budapeşte, Roma, Viyana, Salzburg, İstanbul, İzmir, Moskova ve sonunda burası: Svobodny. Düşünceler içinde kaybolmuşken şoföre soruyorum, kırık Rusçamla:
“Nereye gidiyoruz?”
“Kalacağın otele,” diyor.
Acıktığım aklıma geliyor, soruyorum:
“Yiyecek bir şeyler bulabilir miyim? Yakınlarda restoran var mı?”
Gülüyor önce, sonra yolu biraz uzatıp çevreyi göstermek istiyor. Svobodny’deki restoranların önünden geçiyoruz — hepi topu üç tane zaten. Sonra bir marketin önünde duruyor. “Buradan bir şeyler alabilirsin,” diyor. İniyoruz şehre, bize çok büyük gelen Land Cruiser Prado’muzdan… Bu sırada yeni hayatıma bir göz gezdiriyorum.
Bütün arabalar sağdan direksiyonlu neredeyse. Her yerde Çince yazılar var. 70-80 senelik binaların yanında yenileri de yükseliyor. Her yerde inşaat var. Şehir hızla gelişecekmiş gibi duruyor ama yolu çok uzun gibi. Bir dinamizm var ama sanki burayı son 50 yıldır unutmuşlar. Svobodny bir anda uykusundan uyanmış ve kaybettiği zamanı geri kazanmaya çalışıyor gibi.
Svobodny’nin en büyük marketi, bizim için sıradan bir süpermarket boyutunda. Tüm meyve ve sebzeler 3 aydır oradaymış gibi büzüşmüş. Etlerin ve balıkların hepsi dondurulmuş. İnsanlarda Amerika’da alıştığım güler yüzü göremiyorum. Pek mutlu değiller ya da mutluluklarını göstermiyorlar. Pek konuşkan da değiller. Türkiye’deki gibi bir duvar örüyorlar çevrelerine.
İlk Alışverişim
Küçük çaplı şokum devam ederken durumu anlayan şoför müdahale ediyor: “Şuradan plastik çatal, kaşık, şampuan, su falan al,” diyor. “Lazım olur bunlar.” Söylenenleri sorgulamadan yapıyorum. Arabaya tekrar biniyoruz, otele doğru yola çıkıyoruz. Bir süre sonra asfalt komple ortadan kayboluyor. Bildiğin toprak yolda gidiyoruz. Sokakta çeteler hâlinde köpekler görüyorum. Sonunda otele ulaşıyoruz. Şirin, küçük bir otel. Yeni yapılmış gibi duruyor. Odam hâlâ inşaatı devam ediyormuş gibi kokuyor. Çok yorgunum, uykum var. Duş almak istiyorum ama musluktan kahverengi su akıyor. “Yapacak bir şey yok,” diyorum. Katlanıyorum… Önümüzdeki 6 ay boyunca yeni rutinim böyle olacağını bilmeden.
Not (Güncelleme): Bu yazının yayınlandığı 2019’dan sonra şehirde altyapı projeleri hız kazandı. Yeni konutlar, su ve yol sistemleri yenilenmeye başladı. Ancak hâlâ birçok konuda ‘henüz’ aşamasında.
Bu şehirde bir yıl geçirdikten sonra düşüncelerim değişti mi? Tıklayın!

Uyandığımda karnımın iyice acıktığını fark ediyorum. Resepsiyondaki kız, otelin alt katında bir pizzacı olduğunu söylüyor. Aşağı iniyorum otelin yanındaki merdivenden ve veriyorum siparişimi… Ama beklediğim tadı bulamıyorum. Bitiriyorum pizzamı, hayal kırıklığı içinde.
İnsanın şartlara ne kadar hızlı alıştığına hayret ediyorum. Değişikliği kendi elimde olduğu durumlarda, asla kalmayacağım bir otelde aylarca kalacağımı düşünüyorum. Kahverengi renkli, kötü kokulu su ile duş almaya alışmam gerekiyor. Ve yemeklere de. Kendimi şartlıyorum: “Kaçmak ve şikâyet etmek yok!”
Çalıştığım şirket, çalışanları için en iyisini yapmaya çalışıyor. Ama şehirdeki “en iyi” standardın ne olduğu konusu biraz farklı. Kendime kızıyorum: New York’tan buraya gelmek benim seçimimdi. Bu seçimin sonuçlarıyla yaşamak zorundayım. Ve susturuyorum iç sesimi…


Gezgin Şantiyeci sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Pingback: 2020 Yılı Sonu - Z Raporu - Gezgin Şantiyeci- Evdeki Hesap Çarşıya Karşı
Pingback: Svobodny : Bir yıl bitti! Değişim Kararı ve Sonuçları - Gezgin Şantiyeci
Kralgezgin
Gezgin Şantiyeci Tarkan